2.3.15

Özel Hayatın Gizliliği Kapsamında Kişisel Verilerin Korunması

Özel Hayatın Gizliliği Kapsamında Kişisel Verilerin Korunması

KVK Kanun Tasarısının kadük olması ve gerek Anayasa Mahkemesinin, gerekse AİHM’nin KVK ile ilgili konularda özel hayatın gizliliği üzerinden hareket etmesi, bu iki konu arasındaki ilişkinin irdelenmesini önemli hale getirmektedir.
Bu iki konu bağlantılı haldedir. İnsan bugün, görüntüsü, sağlık durumu, cinsel eğilimleri gibi her yönden büyük bir gözetim altındadır. Bu da mahremiyet dediğimiz kişilerin özel yaşamına müdahaleyi gündeme getirir.

Kişisel Verilerin, Özel Yaşamın Gizliliğinin Bir Parçası Olduğuyla İlgili Örnek Yargı Kararı
Hatay İdare Mahkemesi, E. 2009/915, K. 2010/803
Kararda, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 8. maddesinde herkesin özel ve aile yaşamına saygı gösterilme hakkına sahip olduğuna; İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, BM Çocuk Hakları Sözleşmesi vb. uluslararası beyannamelerde de benzer hükümlerin yer aldığına değiniliyor.
Ayrıca, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarına, 'özel hayatın gizliliği' hakkının sınırlanabileceği durumların neler olabileceğine değiniliyor ve parmak izi –ayırt edici bir kişisel veridir- ile mesai takibinde, Anayasa ve Uluslararası Sözleşme hükümlerine aykırı olduğundan hukuka uyarlık bulunmamıştır sonucuna varılıyor.

Kişisel Verilerin Korunması ile İlgili Örnek Anayasa Mahkemesi Kararı
4178 sayılı Kanun'un iptali ve yürürlüklerinin durdurulması istemi ile ilgili, 1996/68 esas ve 1999/1 karar sayılı Anayasa Mahkemesi kararının kişisel verilerin korunması ile ilgili bölümleri aşağıda verilmiştir:
1981 tarihli “Otomatik İşlemden Geçirilen Kişisel Verilerin Korunması ve Aktarımı Hakkındaki Sözleşme”ye (Convention For The Protection at Individuals With Regard to Automatic Processing Of Personal Data, No.108, Strasbourg 28.1.1981) göre, kişi hakkındaki verilerin toplanmasında dürüst davranılmalı, yasaya uygun yöntem kullanılmalıdır. Kişi adına veriler, belli amaçlar doğrultusunda kayda geçmeli, bu amaçlar yasa ile tanınmalı ve verilerin kullanılması ancak bu amaçlar doğrultusunda olmalıdır. Verilerin kullanılmasında amaç dışına çıkılmamasına, uygunluk ve dengeye özen gösterilmesi gerekir. Tutulan veriler gerektirdiği takdirde düzeltilebilmelidir. Veriler gerçeğe uygun olmalıdır. Kişisel veriler ancak gerekli olduğu ölçüde ve amaca hizmet ettiği süre için saklanmalıdır.
Sözleşmede “duyarlı veriler”e özel önem verilmiştir. Kişilerin ırk/soy kökeni, siyasal kanıları, dini inançları, öteki kişisel kanıları, sağlık ve cinsel yaşam verileri özel güvenceler getirilmedikçe bilgi işlem konusu olamaz. Bireylerin özellikle kişilik haklarına aykırı buldukları verileri düzeltme ve kayıttan sildirme hakları, verilere itiraz ve düzeltme hakkı, verilerin işlemden geçirilme ve değişimine karşı itiraz hakkı iç hukukta düzenlenmesi gereken güvencelerin başında gelmektedir.

Sonuç olarak, 4178 sayılı Yasa'nın 10. maddesi, özel hayatın gizliliğini düzenleyen Anayasa'nın 20. maddesine; temel hak ve hürriyetlerin demokratik toplum düzenin gereklerine aykırı olarak sınırlanamayacağını düzenleyen 13. maddesine ve Türkiye Cumhuriyeti'nin demokratik hukuk devleti olduğunu düzenleyen 2. maddesine aykırıdır.
Görüleceği üzere Anayasa Mahkemesi, 108 sayılı Avrupa Konseyi Sözleşmesine atıfta bulunmuş, bununla birlikte siyasi kanılar gibi hassas verilere ayrıca önem verildiğinden ve özel güvence getirilmedikçe işlenemeyeceğinden söz edilmiştir.

Örnek Bir AİHM Kararı: Amann/İsviçre Kararı, 1981
Ülkemizin de altına imza attığı AİHS'nde kişisel verilerin korunması ile ilgili ayrı bir madde yoktur. Kişisel veriler, özel ve aile hayatına saygı başlıklı 8. madde kapsamında değerlendirilmektedir.
Tesadüfen Bern’deki SSCB Büyükelçiliğinden bir bayanın sipariş vermesi ile elektrikli tüy alma aleti satıcısı Amann, gizli servisin dinlemesi sonucu kayda geçer. Kayıtta Amann'ın bir Sovyet irtibatı olduğu yazılır. Daha sonra basın,  dinleme skandalı olarak konuyu açığa çıkarınca Amann da Sovyet casusu olabileceğini öğrenir, duruma itiraz eder. Yerel mahkeme, zarar olmadığı gerekçesiyle tazminat talebini reddeder.
AİHM, dinleme için yasal temelin yeterli olmadığı gerekçesiyle AİHS'nin ihlal edildiği yönünde karar vermiştir. Mahkeme bu kararıyla kişisel verilerin saklanmasının 8. madde kapsamına girdiğini kabul etmiş olmaktadır. Kişinin zarar görmesi, fişlemenin kullanılmış olup olmadığı önemli değildir; özel yaşam alanına müdahale söz konusudur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder